Son yıllarda kasım ayı, indirimlerle birlikte anılıyor. Black Friday, Cyber Monday ya da 11.11 gibi kampanyalarla çevremiz kaçırılmayacak fırsatlarla dolup taşıyor. İndirim oranları ve kampanyalar arttıkça alışveriş çılgınlığı da artıyor. “Bir daha bu fiyata bulamam” düşüncesi, çoğu zaman gerçekten ihtiyacımız olmayan ürünleri almamıza neden oluyor. Ancak bu dönemde asıl fırsat, daha çok almakta değil, daha doğru seçimler yapabilmekte. Çünkü tüketim alışkanlıklarımızın her biri, yalnızca bütçemizi değil, çevresel dengeyi de etkiliyor.
Satın aldığımız her ürün, yalnızca bütçemizi değil, gezegenin kaynaklarını da etkiliyor. Çünkü her ürünün arkasında su, enerji, hammadde ve emisyonu içeren karmaşık bir üretim zinciri bulunuyor. Üretimden taşımaya, ambalajdan atık yönetimine kadar her adım arkasında ekosistemi etkileyen bir iz bırakıyor. Örneğin; bir tişörtün üretimi için 2.720 litre, tek bir kot pantolonun üretimi için yaklaşık 10.000 litre
su gerekiyor. Bir tişört üretilirken kullanılan malzemeler, yapılan işlemler, boyama gibi adımlar dahil edilerek hesaplandığında yaklaşık
11,5 kilogram, bir spor ayakkabı ise
27,17 kilogram sera gazı salımına neden oluyor. Bunların yanı sıra kullanmadığımız, hızla bozulan veya kısa ömürlü ürünler hem hammadde hem enerji israfına dönüşüyor. Küresel karbon emisyonlarının
%10’unu moda sektörü oluşturuyor.
İndirim dönemleri, ihtiyaçla istek arasındaki farkın en fazla karıştırıldığı zamanlardır. Bu nedenle gerçek alışveriş bilinci, “ne kadar aldım” değil, “neden aldım” sorusuyla başlar. Kasım fırsatlarını gerçekten değerlendirmek istiyorsanız, sepete eklemeden önce kendinize basit bir soru sormanız yeterli: “Bu ürüne gerçekten ihtiyacım var mı, yoksa sadece indirimde olduğu için mi almak istiyorum?” Vereceğiniz yanıt, alışverişiniz yönünü tamamen değiştirebilir. Çünkü sürdürülebilir bir alışveriş, yalnızca fiyat avantajına değil; ürünün ömrüne, üretim biçimine ve çevresel etkisine bakabilmekle ilgilidir. Modası hızla geçen, kolay bozulan ürünler yerine kaliteli, dayanıklı ve işlevsel ürünleri tercih etmek hem bütçeyi hem de doğal kaynakları korur. Giysilerin normalden 9 ay daha uzun süre kullanılması, karbon salımını, su tüketimini ve ortaya çıkan atık miktarını
%20–30 oranında azaltır.
Kasım ayında online alışverişte yaşanan önemli artış nedeniyle kargolarının karbon salımı da katlanarak artıyor. Küçük bir siparişin bile tedarik, paketleme ve taşıma süreçlerinde onlarca litrelik yakıt tüketimi gerçekleşiyor. Bu nedenle alışverişleri tek seferde, toplu halde yapmak; yakın üreticileri ve yerel markaları tercih etmek çevresel etkiyi azaltıyor.
Özetle; Kasım ayını bir tüketim yarışından çıkarıp farkındalık ayına çevirmek mümkün. Çünkü gerçek fırsat sepette değil zihniyette başlıyor. Daha fazla almak yerine daha doğru seçimler yapmak, sahip olduklarımızın değerini bilmek elimizde… Çünkü sürdürülebilir yaşam, bir şeylerden vazgeçmek ya da çok şeye sahip olmak değil, elindekinin ömrünü uzatabilmektir. Gerçek kazanım tükettiklerimizde değil koruyabildiklerimizde gizlidir.