Küresel Risklerin Zirvesi: Aşırı Hava Olayları

Küresel Risklerin Zirvesi: Aşırı Hava Olayları

Küresel doğal afetler, 2024’te yaklaşık 320 milyar dolar değerinde ekonomik kayba sebep oldu; bunun 140 milyar doları sigortalı zarar olarak kaydedildi.

​Küresel doğal afetler, 2024’te yaklaşık 320 milyar dolar değerinde ekonomik kayba sebep oldu; bunun 140 milyar doları sigortalı zarar olarak kaydedildi. Bu tutar, hem son 10 yılın hem de son 30 yılın ortalamalarının oldukça üzerinde. NCEI’ın (Ulusal Çevresel Bilgi Merkezleri) verilerine göre ise sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde her biri en az 1 milyar doları aşan kayıplara yol açan 27 ayrı aşırı hava olayı yaşandı. Bu olaylar, yaklaşık 182,7 milyar dolar hasar oluşturdu. 2024 yılı; 2005’in (268,5 milyar dolar), 2017’nin (395,9 milyar dolar) ve 2022’nin (183,6 milyar dolar) ardından kayıtlardaki dördüncü en maliyetli yıl olarak sıralanıyor.

EN ACİL RİSKLERDEN BİRİ

Aşırı hava olayları hem can kaybı hem de ekonomik ve ekolojik zararlar açısından küresel düzeyde en acil risklerden biri haline geldi. Çevresel risklerin başında gelen aşırı hava olayları 2025 Küresel Risk Raporu’na​ göre, iki yıllık dönemde ikinci, 10 yıllık dönemde ise en yüksek risk olarak sıralanıyor. 2025-2027 dönemi için aşırı hava olayları, yüzde 2 en yüksek olasılığa ve etkiye sahip risk olarak ikinci sırada yer alıyor. Rapor, bu riskin şiddetinin arttığını ve sıklığının önümüzdeki yıllarda daha fazla değişkenlik göstereceğini belirtiyor. Ayrıca, 2035’e kadar olan 10 yıllık öngörüde, aşırı hava olayları ilk sırada olmaya devam ediyor.

Birleşmiş Milletler’e bağlı IPCC (Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli) raporları, 20’nci yüzyılın ortalarından bu yana küresel ortalama sıcaklığın yaklaşık 1,1 °C yükseldiğini ve bunun doğrudan ekstrem hava olaylarının sıklaşmasına yol açtığını ortaya koyuyor. Özellikle son 30 yılda, tropikal siklonların rüzgâr hızlarında ve yağış kapasitelerinde anlamlı artışlar gözlenmekle birlikte büyük çaplı orman yangınları ve kıyı taşkınları, önceki dönemlere kıyasla hem daha yaygın hem de daha yıkıcı hale geldi.

Aşırı hava olaylarının artışının temelinde, atmosferdeki sera gazı birikiminin yol açtığı küresel ısınma yatıyor. Karbondioksit, metan gibi gazlar, güneşten gelen enerjinin yeryüzünde daha uzun süre hapsolmasına neden olarak ortalama sıcaklıkları yükseltiyor; giderek ısınan hava ise daha fazla nem tutabildiği için, yoğun yağışlar ve sellerle sıcak dalgalarının şiddeti artıyor. Bunun yanı sıra ısınan okyanuslar tropikal fırtınaların enerjisini besleyerek hem sayılarını hem de güçlerini artırıyor. Yine, değişen sıcaklık dengeleri atmosferdeki jet akımlarını ve basınç sistemlerini etkileyerek alışılmışın dışındaki hava sirkülasyonlarına (örneğin uzun süreli kuraklıklara veya ani sel baskınlarına) zemin hazırlıyor. Ayrıca şehirleşme ve arazi kullanımındaki değişimler, doğal su döngülerini bozarak su taşkınlarını şiddetlendirirken, ısı adası (insan faaliyetleri nedeniyle çevresindeki kırsal alanlardan önemli ölçüde daha sıcak olan metropol alanlar) etkisi kentsel alanlarda sıcaklık derecesini yükseltiyor. Tüm bu etkenler birbirini besleyerek hem aşırı hava olaylarının sıklığını hem de yıkıcı gücünü her geçen yıl artırıyor.

MALİYET NEDEN ARTIYOR?

Aşırı hava olaylarının sayısındaki artışla birlikte maliyetlerdeki sürekli artışın arkasında da bir dizi etken yatıyor. Öncelikle, kıyı bölgeleri ve sellerle ilişkili alanlarda yoğunlaşan nüfus ve değerli altyapı yatırımları, tek bir olayın yol açtığı zararın boyutunu katlıyor. Bununla birlikte plansız kentleşme, yetersiz yapı standartları ve gelir eşitsizliği gibi kırılganlık faktörleri toplulukları daha savunmasız hâle getiriyor. İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının tetiklediği iklim değişikliği; sıcak hava dalgalarının, yoğun yağışların ve şiddetli fırtınaların hem sıklığını hem de şiddetini artırırken küresel enflasyon ve yükselen inşaat maliyetleri, hasarın dolar bazındaki tutarını da yukarı taşıyor. Nüfus artışı ile ekonomik büyüme de riskli bölgelere yapılan değerli yatırımların artmasına neden olarak maruziyeti üst boyuta taşıyor. Ayrıca iklim değişikliğinde adaptasyona yönelik yetersiz altyapı yatırımları, mevcut sistemlerin yeni risklere karşı savunmasız kalmasına neden oluyor.

YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER

Aşırı hava olaylarının artışında yaşanan gerçeklik; kamu politikalarından özel sektöre, yerel topluluklardan bireylere kadar her düzeyde acil adaptasyon ve dayanıklılık stratejilerinin geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Aşırı hava olaylarına karşı geliştirilen yenilikçi çözümler, teknolojiden politikaya ve doğa temelli yaklaşımlardan ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik perspektiflerine kadar uzanıyor.

Teknolojik Yenilikler

Yapay zeka destekli erken uyarı sistemleri ve yeni nesil sensör ağları, uydu verileri ve büyük veri analitiği sayesinde sel, fırtına ve kuraklık gibi aşırı hava olayları daha geniş zaman aralıklarında ve yüksek hassasiyetle öngörülebiliyor. Böylece acil müdahale maliyetleri azalıyor ve can kayıpları önlenebiliyor.

Politik ve Düzenleyici Yaklaşımlar

Küresel Risk Raporu, uzun vadeli çevresel risklerin yalnızca uluslararası işbirlikleri ve çok taraflı yönetişim mekanizmalarıyla aşılabileceğine işaret ediyor; bu bağlamda iklim değişikliğine dayanıklı altyapı yatırımları ve politika uyumu büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği’nin sürdürülebilir inşaat ve enerji politikalarını desteklemek için yeşil tahvil düzenlemeleri ve yenilikçi inşaat standartları benimsemesi bu yönde atılan adımlardan biri.

Doğa Temelli Çözümler

Kentsel yeşil çatılar, yağmur bahçeleri ve restore edilmiş sulak alanlar gibi doğa temelli altyapılar, aşırı yağışlarla gelen sellerin etkisini hafifletirken aynı zamanda karbon tutma, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem sağlığını güçlendiriyor. Biochar bazlı beton çözümleri ise binaları uzun ömürlü karbon yutağına dönüştürerek yapı sektöründeki emisyonların azalmasını sağlıyor.

Ekonomik Sürdürülebilirlik

İklim tahvilleri ve yeşil krediler, risk azaltıcı projelere uygun maliyetli finansman sağlarken uzun vadede maliyet ve fayda dengesini iyileştiriyor. Katar’ın 2,5 milyar Euro tutarındaki yeşil tahvil fonu, yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu gayrimenkul projelerini desteklerken; finansal şirketler ortaklığında kurulan 100 milyon dolarlık kredi mekanizması ise Şili’de sürdürülebilir inşaat projelerini teşvik ediyor.

Çevresel Sürdürülebilirlik

Yenilenebilir enerji üretimi, enerji depolama çözümleri ve mikro şebekeler; iklim kaynaklı enerji kesintilerinin etkisini hafifletirken şebeke dayanıklılığını artırıyor. Doğa temelli altyapılar ve biochar bazlı beton gibi yenilikler, şehirlerde ve kırsal alanlarda karbon ayak izini azaltarak ekosistem sağlığını ve biyolojik çeşitliliği koruma amacına hizmet ediyor.

Sosyal Sürdürülebilirlik
Sosyal sürdürülebilirlik kapsamında toplum temelli adaptasyon planları, yerel halkın karar alma süreçlerine katılımını sağlayan danışma mekanizmaları ve afetlere hazırlık eğitimleri yoluyla dayanıklılık güçlendiriliyor. WEF (Dünya Ekonomik Forumu) ortaklığında yürütülen küresel profesyoneller ağı, genç profesyonelleri iklim ve sürdürülebilirlik farkındalığıyla donatarak toplumsal uyum kapasitesini yükseltmeyi ve bu alanda örnek olmayı hedefliyor.

2024’ün rekor kıran ekonomik kayıpları ve 2025 Küresel Risk Raporu’ndaki yüksek risk sıralamaları, iklim krizinin sadece gelecekte değil, şu anda da hem ekonomik hem de insani boyutta yıkıcı sonuçlar doğurduğunu ortaya koyuyor. Aşırı hava olayları artık uzak bir tehdit değil, hepimizin günlük yaşamının merkezi bir parçası. Bu anlamda yenilikçi yapay zekâ destekli erken uyarı sistemlerinden doğa temelli altyapılara; yeşil tahviller ve iklim kredileri gibi finansman modellerinden toplum temelli adaptasyon programlarına uzanan çok katmanlı çözümlerin gerçek zamanlı ve kararlılıkla uygulanması büyük önem taşıyor. Bugünden atılacak adımlar, yalnızca gelecekteki krizleri önlemekle kalmayacak; aynı zamanda ekonomik, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğin de temelini oluşturacaktır.