Dünya çapında afetlerin sıklığı her geçen gün artıyor. Her yıl milyonlarca insan depremler, seller, kasırgalar veya orman yangınları nedeniyle evsiz kalıyor; eğitim, barınma, sağlık gibi temel insani ihtiyaçlarından uzak kalıyor.
Afet Epidemiyolojisi Araştırma Merkezi (CRED) tarafından yayınlanan “2023 Afetleri Sayılarla: Afet Etkilerinin Önemli Bir Yılı” adlı rapora göre 2023'te gerçekleşen doğal afetler 86.473 ölüme neden oldu ve 93,1 milyon insanı etkiledi. Ekonomik kayıplar tahmini 202,7 milyar doları buldu.
Bu rakamlar afetlerin sosyoekonomik etkilerinin de ne kadar yıkıcı olduğunu ortaya koyuyor. Hızla kurulan çadır kentler, dizel jeneratörler, betonarme geçici yapılar, başka bölgelerden taşınan gıda ve su yardımları, dışa bağımlı sağlık üniteleri gibi geçici çözümler, afet bölgelerindeki yaşam koşullarını uzun vadede iyileştirme anlamında yetersiz kalırken, çevresel etkisiyle de dikkat çekiyor. İşte tam da bu noktada geliştirilen afet odaklı sürdürülebilir çözümler hem ihtiyaçlara yanıt veriyor hem de geleceği güvence altına alıyor.
Gelin, yaşanan afetlerin ardından uygulanmış sürdürülebilir çözümlere ve sahada henüz test edilmemiş olsa da gelecek vadeden teknolojilere birlikte bakalım.
Acil barınma ihtiyaçlarına karşı sürdürülebilir çözümler
2005 yılında Pakistan’ın kuzeyinde meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki
Keşmir depremi, yaklaşık 75 bin kişinin hayatını kaybetmesine ve 3,5 milyon insanın evsiz kalmasına neden oldu. Bu yıkımın ardından, Pakistanlı mimar Yasmeen Lari liderliğindeki bir
vakıf, bölgenin yeniden inşasına sürdürülebilir bir modelle katkı sundu.
KaravanGhar olarak bilinen ilk acil durum barınakları, Yasmeen Lari tarafından tasarlandı. 2005-2006 yılları arasında Hazara'daki 75 mezrada 1150'den fazla birim, Keşmir'de Japon sivil toplum kuruluşu (STK) NICCO (Nippon International Cooperation for Community Development) tarafından ise 300 birim inşa edildi. Proje kapsamında inşa edilen yapılarda çöken evlerin enkazından taş ve ahşap gibi malzemeler kullanıldı, harçlarda çimento yerine kireç kullanıldı. Böylece hem maliyetler düşük tutuldu hem de karbon salımı en aza indirildi. Yasmeen Lari, son yıllarda “zero carbon shelter” (sıfır karbon barınak) projeleri üzerinde çalışıyor. 2023 itibarıyla bu kapsamda inşa edilen evlerin sayısı
34 bini aştı.
Lari liderliğindeki bu çalışmalar, afetlerden etkilenen insanların acil barınma ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor; aynı zamanda bambu, toprak, taş, kireç gibi sıfır karbonlu malzemelerle inşa edilen konutlarla çevreye zarar vermeden yeni yaşam alanları sunuyor.
Afet bölgelerinde temiz su ihtiyacına uzun ömürlü çözüm
Doğal afetlerin ardından en büyük sorunlardan biri de temiz suya erişim oluyor. Yaşanan afetin ardından altyapı sistemleri zarar gördüyse kirli su kaynakları temiz suya karışabiliyor, bu durum ise salgın hastalıklara neden olabiliyor. Almanya Kassel Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Kentsel Su Yönetimi Bölümü’nde geliştirilen bir sistem temiz içme suyu sağlamak konusunda sürdürülebilir bir çözüm sunuyor.
Acil durum ve afetlerde kullanılmak üzere geliştirilen
sistem hafif, taşınabilir ve kolay kullanıma sahip bir membran filtrasyon ünitesinden oluşuyor. Elektrik, yakıt ya da kimyasal madde kullanmadan günde 6000 litreye kadar suyu içilebilir hale getiriyor. Bakteri, virüs ve diğer patojenleri neredeyse %100'e kadar (ortalama %99,99) filtreleyebiliyor.
10 yılı aşkın bir ömre sahip sistem, ilk olarak 2010 Şili depremi sonrası sahada test edildi. Ardından Pakistan, Haiti, Nepal, Filipinler, Myanmar, Uganda gibi çok sayıda ülkede afet sonrası su krizini çözmek için kullanıldı. Cihaz, bugün dünya çapında 91 ülkede hem devlet kurumlarının hem STK’ların afet müdahale ekipmanlarında yer alıyor.
Balonlarla elektrik ihtiyacı karşılanabilir mi?
2016 yılında Avrupa merkezli bir girişim tarafından geliştirilen
taşınabilir güneş balonu sistemi afet bölgelerinde enerji ve iletişim altyapısını hızla kurmak için tasarlandı. Uçurtmalar ve uydular gibi "uçan nesnelerden" ilham alan sistemde, balonların üstüne entegre edilmiş güneş panelleri enerji üreterek LED aydınlatma, iletişim antenleri ve hatta küçük çaplı su arıtma üniteleri çalıştırılabiliyor.
Hidrojen plastik yelkenden yapılmış olan balon, güneş enerjisini emen bakır, indiyum, galyum ve selenidden (CIGS) oluşan ince bir filmle kaplıdır. Balon 50,29 metreye kadar yükselebiliyor. Elektrik, kablodan tabana doğru ilerleyerek yüksek kapasiteli pilde depolanıyor. Bir
transformatörün felaket bölgesinde 15 çadırı aydınlatmak ve ısıtmak için yeterli enerji sağlayabileceği ve ayrıca bir telekomünikasyon ağı kurabileceği tahmin ediliyor.
Yağmur suyuyla yangınla mücadele
Afetler yalnızca deprem, sel, heyecan gibi olaylardan ibaret değil. İklim krizinin bir sonucu olarak orman yangınları da giderek daha sık görülüyor ve dünya için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Özellikle kurak dönemlerde artan sıcaklık ve rüzgarla birleştiğinde yangınlar sadece doğal yaşamı değil, yerleşim alanlarını da yok ediyor. İspanya Valencia’da bulunan Riba-Roja de Túria’da uygulanan
Guardian Sistemleri, çevre dostu ve önleyici çözümler için örnek bir model oluşturuyor.
2016 yılında
Carcaixent (Valencia) edilen, enerji tüketimi düşük, çevreyle uyumlu bu yangın savunma sistemi, şehrin ormanla buluştuğu alanlara yerleştirilen sensörlü su püskürtme kulelerinden oluşuyor. Yağmur suyu toplama altyapısına entegre olarak çalışan sistem, 80.000 metreküpe kadar depolanan suyu kullanıyor. Geri dönüştürülmüş su, düşük basınçlı olarak toprağa ve bitki örtüsüne püskürtülüyor. Bu da doğal bir koruma bariyeri oluşturuyor ve yangının yayılmasını önlüyor.
Özetle; artan afet riski, geçici çözümlerin ötesine geçerek kalıcı ve çevreyle uyumlu sistemlere duyulan ihtiyacı ortaya koyuyor. Pakistan’dan İspanya’ya, barınmadan suya, enerjiden yangın önlemeye kadar pek çok alanda geliştirilen sürdürülebilir teknolojiler, yalnızca kriz anında değil, uzun vadede de dayanıklı toplumlar inşa etmenin yolunu açıyor.