Vancouver’ın mimari simgelerinden biri olan Waterfall Building, yıllar sonra yeniden hayat buldu. Arthur Erickson’un 1996’da Nick Milkovich Architects ile birlikte tasarladığı bu üçgen beton yapı, kentin modernist mirasının en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Bugün ise Sml Studio’nun titiz çalışmasıyla dönüştürülerek şehrin en yeni buluşma noktalarından biri haline geldi: Karşımızda, Ellipsis.
Mekân, hem kafe hem de kokteyl barı kimliğiyle, binanın özgün dokusuna saygı duyan bir tasarım anlayışı üzerine kurulu. Avludan geçerek ulaşılan giriş, şelale gibi akan su perdesiyle misafirlere ilk andan itibaren teatral bir karşılaşma sunuyor. İç mekânda ise beton ve çeliğin sertliğini, amber tonlarındaki kadife oturma alanları yumuşatıyor. Bu karşıtlık, modernist çizgilerin samimi bir atmosferle buluşmasını sağlıyor.
Mekânın en dikkat çekici unsurlarından biri, ışığın kullanımı. Gün boyunca camdan süzülen doğal ışık, akşamları Mandalaki iş birliğiyle hazırlanan gün batımı projeksiyonlarıyla yerini farklı bir görselliğe bırakıyor. Vancouver merkezli A-N-D’nin tasarladığı sarkıt lambalar ise mekâna zarif bir sıcaklık katıyor.
Menüsü de mekânın kendisi kadar iddialı. Espresso bazlı kahveler günün erken saatlerinde öne çıkarken, akşamları yaratıcı kokteyller sahneyi devralıyor. İskoç viskisiyle fıstık kremasını buluşturan “Are We There Yet” ya da kavrulmuş pirinç dolgulu küçük bir yastık eşliğinde sunulan “What Keeps You Up at Night” gibi içkiler, konuklara sadece tat değil, aynı zamanda bir deneyim vaat ediyor. Paylaşımlı tabaklarda ise chanterelle mantarlı pappardelle veya erik soslu tütsülenmiş ördek göğsü gibi özgün lezzetler öne çıkıyor.
Burası, mimariyle gastronomiyi buluşturarak Vancouver’da modern bir klasik olmaya aday görünüyor.
Görseller:
1. Kapak, Image credit: Photography by James Han
2. Image credit: Photography by James Han
3. Image credit: Photography by James Han
4. Image credit: Photography by James Han