Kahverenginin Sessiz Zarafeti

Kahverenginin Sessiz Zarafeti

Kahverenginin Sessiz Zarafeti

Uzun yıllar görmezden gelinen kahverengi, sıcak tonları ve yalın gücüyle 2025 Sonbahar-Kış sezonunda modanın en güçlü anlatılarından birine dönüşüyor.

Bir zamanlar sıradanlığın rengi olarak görülen kahverengi, bugün modanın en beklenmedik zarafet simgelerinden biri haline geldi. Toprak tonlarının dingin sıcaklığı, lüks moda evlerinin son koleksiyonlarında yeniden şekilleniyor. Kahverenginin asıl büyüsü ise tam da gösterişten uzak, sessiz bir güce sahip olmasında yatıyor.

Bu dönüşümün geçmişi 1990’lara, Miuccia Prada’nın “ugly chic” estetiğiyle başlattığı o dönüm noktasına uzanıyor. Tasarımcının o yıllarda kullandığı bulanık, neredeyse tanımsız kahverengiler; modanın güzellik kavramını yeniden yorumlamasına öncülük etmişti. Günümüzdeyse bu renk, aynı markanın podyumlarında kısa kollu örgülerden maskülen takımlara kadar uzanan bir çeşitlilikle karşımıza çıkıyor.

Kahverenginin cazibesi yalnızca nostaljide değil. Hermès’in parlak taupe tonundaki paltoları, The Row’un koyu maun takımları ya da Saint Laurent’in yumuşak dokulu kahverengi şortları, bu rengin farklı duyarlıklara nasıl uyum sağladığını gösteriyor. Kahverengi, nötr olmanın ötesine geçip her tonuyla duygusal bir derinlik yaratıyor.

​​​​

Bu renk aynı zamanda bir kimlik meselesi. 20. yüzyılın sanat dünyasında Gertrude Stein’in kahverengi kadife takımları ya da Edward Carpenter’ın “anarşist paltosu”, kahverengiyi bireysel duruşun bir simgesi haline getirmişti. Bugün bu hissiyat, Rick Owens’ın retrospektiflerinde ya da çağdaş sanatçı Julien Nguyen’in tuvallerinde yeniden yankılanıyor.

Kahverengi, artık yalnızca bir renk değil. Sessizliğin içinde duran bir ifade biçimi. Gücünü bağırmadan, kalıcılığını hatırlatmadan kuran bir zarafet dili.

Görseller:
1. Kapak, Image credit: © Elliot Erwitt/Magnum Photos
2. Image credit: Prada