Yeşil Ebeveynlik Rehberi
İklim değişikliği, doğal kaynakların azalması, su kıtlığı, çevresel atıklar gibi sorunlar geleceğimizi tehdit ediyor. UNICEF, iklim değişikliğine karşı acil önlem alınmazsa 2050 yılına kadar aşırı sıcaklardan etkilenen çocuk sayısı 2024 yılına göre 8 kat, sel felaketlerinden etkilenen çocuk sayısı ise 3 kat artacağını öngörüyor. Tablo karamsar görünse de ebeveynler olarak çocuklarımıza sürdürülebilir bir yaşam biçimini benimseterek geleceği şekillendirebiliriz. Onlara doğaya saygılı, kaynakları bilinçli kullanan, sürdürülebilir yaşamı benimseyen bireyler olmayı öğretebiliriz.
Çocuklarımızı yarını da düşünen bir bilinçle büyütmek istiyorsak, yeşil ebeveynlik yaklaşımı bu yolculukta bize güçlü bir rehberlik sunuyor. Gelin, yeşil ebeveynlik yaklaşımını daha derinden inceleyelim.
Yeşil ebeveynlik nedir?
Yeşil ebeveynlik, çocukları dünyaya, çevreye, insana saygılı, sorumlu yetişkinler olarak yetiştirmek olarak tanımlanıyor. Bu yaklaşım doğal ve çevre dostu ürünler kullanarak, atıkları azaltıp kaynakları koruyarak çocukların yaşayabileceği güvenli ve sağlıklı bir ortam yaratmayı amaçlar. Çocukların doğayla bağ kurmasını desteklerken, aynı zamanda enerji tasarrufu, geri dönüşüm, bilinçli tüketim gibi konularda farkındalık kazandırmayı da hedefler.
Beslenmenin en doğal ve sürdürülebilir hali
Yeşil ebeveynlik yolculuğu bebeğiniz doğduğu andan itibaren başlıyor. Bebek bezinden emzirmeye, giysiden oyuncağa her şey yeşil ebeveynlik yaklaşımının bir parçasını oluşturuyor. Anne sütü, bebeklerin sağlıklı gelişimi için en önemli besin… Dünya Sağlık Örgütü, çocukların doğumdan sonraki ilk saat içinde emzirilmeye başlanmasını ve yaşamlarının ilk 6 ayında yalnızca anne sütüyle beslenmelerini öneriyor. Çoğumuz bunu farkında olmasak da emzirme en sürdürülebilir beslenme modellerinden birini oluşturuyor. Çünkü endüstriyel üretimi, taşıma, ambalajlama süreci yoktur, yani karbon ayak izi son derece düşüktür. Bu açıdan emzirme yeşil ebeveynlik yaklaşımının en güçlü adımlarından biridir.
Tek kullanımlık bezler eşittir 450 yıllık kirlilik
Bebek bakımının olmazsa olmazı bebek bezleri, en çok atık üretilen alanlardan biri. Yeni doğan bir bebek için günde ortalama 10 bez kullanılıyor. Bu da ayda 300’ün üzerinde, yılda ise 3.000 ila 3.500 adet bez anlamını taşıyor. EPA (ABD Çevre Koruma Ajansı) verilerine göre tek kullanımlık bebek bezleri çöplüklere atıldığında 450 yıla kadar parçalanmadan kalabiliyor, bu süre zarfında toprağa çeşitli toksik kimyasallar da karışıyor. Tahminler tek kullanımlık bezlerden kaynaklanan metan emisyonlarının çöplüklerden kaynaklanan toplam küresel metan emisyonlarının yaklaşık %2,3'ünü oluşturduğunu gösteriyor. Bu durum çevre açısından ciddi bir yük oluşturuyor. Yeşil ebeveynlik yaklaşımında tek kullanımlık bezler yerine yıkanabilir bezler, biyoçözünür içerikli organik bezler tercih ediliyor. Böylece bebeğin ilk yıllarındaki karbon ayak izi büyük ölçüde azaltılabiliyor.
Kıyafet ve oyuncak tercihlerinde sürdürülebilir seçenekler
Bebek ve çocuk kıyafetleri de yeşil ebeveynliğin önemli bir parçası… Çünkü tekstil sektörü yüksek su ve enerji tüketimi nedeniyle büyük bir çevresel etkiye sahip. Bebekler hızla büyür ve kıyafetler daha eskimeden rafa kalkar. Hem aşırı tüketimi önlemek hem de atık sorununu ortadan kaldırmak için ikinci el kıyafetler alabilir, kıyafet takası yapabilirsiniz. GOTS (Global Organic Textile Standard - Küresel Organik Tekstil Standardı) sertifikalı organik pamuk ürünleri kullanabilirsiniz. Aynı durum oyuncaklar için de geçerli… Oyuncak alırken “daha az ama daha iyi” prensibini uygulayabilirsiniz. Ahşap, geri dönüştürülmüş ya da doğal malzemelerden yapılmış oyuncakları tercih edebilir, oyuncak takası yapabilirsiniz.
Küçük adımlarla büyük dönüşüm
Yeşil ebeveynlik sadece büyük kararlarla değil, evdeki küçük alışkanlıklarla da başlar. Çocuklar gözlemleyerek öğrenir, bizi taklit eder. Evde gereksiz ışıkları kapatmak, musluğu açık bırakmamak, kısa duşlar almak gibi basit adımlar çocukların farkındalığını artırır. Bunların yanı sıra atıkları ayrıştırmayı bir oyun haline getirebilirsiniz, böylece kağıt, plastik gibi kavramları erken yaşta öğretebilirsiniz. Kullanmadığınız kavanozları kalemliğe çevirmek, karton kutulardan ev ya da robot yapmak, eski kumaş parçalarıyla kuklalar dikmek, eski dergi ya da gazetelerden kolajlar hazırlamak hem eğlenceli hem de öğretici olur.
Doğayla iç içe deneyimler
Kıyafet ya da oyuncak gibi gündelik tercihler kadar, çocukların çevreyle nasıl bir bağ kurduğu da yeşil ebeveynliğin önemli bir parçası. Çocukların doğaya daha duyarlı olmasının yolu doğayı sevmesinden geçiyor. Bunu sağlamak ise doğayla iç içe deneyimler yaşamasıyla mümkün. Günümüzde çocukların çoğu ekranlardan ayrılmıyor, açık alanlarda yeterli vakit geçirmiyor. Erken yaşlardan itibaren çocuğunuzu parkta, bahçede, deniz kenarında gezdirip, oynamasını sağlayabilirsiniz. Toprağa dokunması, yaprakları incelemesi doğayla ilgili bir deneyim alanıdır. Birlikte saksıda sebze yetiştirebilir, balkonda çiçeklere bakabilirsiniz. Parkta yürüyüşe çıkıp yaprakları toplayıp birlikte bir doğa günlüğü oluşturabilirsiniz. Açık havada çıplak elle kum, toprak, suyla oynama fırsatı verebilirsiniz. Birlikte kuşları, bulutları izleyebilirsiniz.
Pazardan tabağa farkındalık
Çocukların doğayla ilişkisi sadece dışarıda oynamakla sınırlı kalmıyor. Yedikleri de bu ilişkinin bir parçasını oluşturuyor. Yeme alışkanlıkları çocukların hem sağlığını hem de çevreyi etkiliyor. Bu nedenle yeşil ebeveynler doğal, mevsiminde ve yerel ürünler tüketiliyor. İşlenmiş gıdalar yerine pazardan alınmış mevsim sebzeleri ya da evde yapılmış yoğurt tercih sebebi oluyor. Çocuklara gıda bilincini aşılamak için birlikte pazara gidebilir, sebze-meyve yıkamak gibi görevleri verebilirsiniz. Evde birlikte kurabiye, yoğurt, kek gibi atıştırmalıklar hazırlayabilir, artan yemekleri değerlendirebilir, alışverişe çıkarken bez çanta kullanabilirsiniz.
Hikayeler ve çizgi filmlerle çevre bilinci aşılamak
Çocuklara doğayı sevdirmenin en kolay yollarından biri de hikayelerden, çizgi filmlerden faydalanmak… Hayvanları, doğayı anlatan hikayeler ve çizgi filmler, çevreyi korumanın yollarını çocuklara kolayca ve eğlenceli bir şekilde anlatır. Çizgi filmler ise ilgi çeken karakterler ve hikâyeler aracılığıyla çocuklara deniz canlılarının yaşamı ya da yağmurun nasıl yağdığı gibi konuları kolayca öğretebilir.
Unutmayın, çevre bilinci küçük yaşta atılan tohumlarla büyür. Birlikte atılan her adım, daha yaşanabilir bir dünya ve güzel bir gelecek için büyük bir başlangıç olabilir.